24 Kasım 2023 Cuma

Stabilken İzlenenler Tam Liste



Selamlar, bu sefer size izlediklerimle geldim. Ben ne kadar yoğun olursam olayım mutlaka bir şeyler izlemeye devam eden bir insanım. Geçenki yazının sonuna ekleyeyim diye düşünmüştüm ama yine düşündüğümden fazla şey izlediğim için başka bir post olarak yayınlayayım dedim. Sizlere keyifli okumalar. Aralarında izledikleriniz varsa seve seve yorumlarda dedikodusunu yapabiliriz.


Summer Strike

Ana karakterimiz her şeyden bunalmış, üst üste zorluklar yaşamış ve sonunda biraz huzur için küçük bir semte taşınmış kibar bir kadındır. Taşındığı bu yeni kasabada yaşadığı olayları, tekrar hayata katılmasını ve insanlarla ilişkisini izliyoruz. Yayınlanalı epey oldu yeni bir dizi değil.

Biraz yavaşlamaya ihtiyacım olduğu sırada izlemeye karar verdiğim bir diziydi. O sırada tam ihtiyacım olan bir havası vardı. Bu diziyi izlemeden önce diyordum zaten, hayatımın bir noktasında muhtemelen her şeyi bırakıp köye taşınacağım diye, bu isteğimi de perçinledi. Keyifliydi, yavaşlamaya ihtiyacınız varsa rahatça izleyebilirsiniz. 


The Good Bad Mother

Her iki ana karakterden de dizi biraz olgunlaşana kadar falan nefret ediyorsunuz önce onu bir söyleyeyim. Yaşadığı zorluklar ve eş kaybı sebebiyle çocuğuna duygusuz bir robot olmayı öğreten anne ve yine yaşadıkları ve baba kaybından dolayı sadece tek bir amaç için yaşamayı sürdüren bir oğulun hikayesi. Oğul kaza geçirir ve çocukluğuna geri döner, bu anne oğul yaralarını tekrar nasıl saracaklar?

Epey iyi bir diziydi ben komedi diye başladım ama ciğerimi bıraktım çoğu zaman. Siz bunu bilerek başlarsanız daha hazırlıklı olursunuz ama kesinlikle izlememek için hiçbir nedeniniz yok, hem komediyi hem dramı aşırı güzel harmanlamışlardı. Bu yıl izlediklerim arasında açık ara en sevdiklerimden.


Bo Ra, Deborah!

Bir aşk koçunun aşk hayatı mahvolursa kendini ve kariyerini nasıl toplar? Bunu yaparken nasıl duygusal süreçlerden geçer? Güç kaynaklarını tekrar nasıl oluşturur? Bu tarz soruların cevabını bulduğumuz açıkçası derin bir ilişkiden sonra yaşanan ayrılığı güzel tasvir ettiğini düşündüğüm bir dizi oldu. Sonunda sanki Bora çektiği acıları başka bir erkeğe ihtiyacı olmadan, yaralarını başka bir erkekle sarmadan iyileşti ve gelişti gibi bir son yapmaya çalışmışlardı, güzeldi fakat yine de çok becerememişlerdi bence. Olsun, izlediğim için memnun olduğum bir dizi oldu. Yan karakterler, özellikle Bora'nın yakın arkadaşı, ve yayın müdürü, diziyi benim için keyifli hale getirdi.


Delivery Man


Ekmek teknenize bir hayaletin dadandığını ve bu sebeple çalışmadığınızı, çalışamadığınız için de borçlarınızı ödeyemediğinizi düşünün. Bu hayalet size iş teklif etse kabul eder miydiniz? 

Bo Ra, Deborah! gibi izlerken zaman zaman zorlandığım yine de bitirecek kadar da sevdiğim bir dizi oldu. İşledikleri konular güzeldi, çoğu karakter tatlıydı. Öneririm ama bazı mantık hataları -evet hayalet hikayesinde mantık aranmaz ama gerçek hayatla ilişkili olunca bu hatalar göz yumamıyorsunuz- gözüme çok battı o yüzden tam öneremiyorum da. Ama şunu da eklemek istiyorum, bu diziyi bana izleten en büyük etken erkek ana karakterin kişiliği oldu. İzlemeye niyetlenirseniz onun için dayanmaya değerdi.


Twinkling Watermelon

Anne babası ve abisi duyma engelli olan ana karakterimiz babasıyla yaşadığı bir tartışmadan sonra babasının 18 yaşında olduğu geçmişe döner ve babasının aslında gençken duyma engelli olmadığını öğrenir. Yaptıklarıyla geleceğini şekillendirme fırsatı olan karakterimiz babasının engelli olmasını önleyebilecek midir acaba?

İzlerken aşırı eğlendiğim bir dizi oldu. Hatta bu yıl izlediğim en güzel diziydi bile diyebilirim. Müzikleri, dizinin geçtiği mekanlar, verdiği hava gerçekten 10 numara 5 yıldızdı. Sonu da gayet açık ve keyifli bir şekilde bitti. Mutlaka izleyin. Hani denir ya gençliğin verdiği neşe diye, bu diziden o neşeyi alacaksınız.


The Art Of Racing In The Rain


Bir köpeğin gözünden onun ve çevresindeki insanların yaşamına tanık oluyoruz. Yani bu filmi ne yapsam nasıl yapsam da övsem size bilemiyorum gerçekten. İnanılmaz güzeldi. Film boyunca o kadar zevk aldım ki böyle nasıl diyim hem hüzünlendim hem aşırı rahatlamış hissettim yani böyle tuhaf tuhaf hisler. Bırakın bu yazıyı okumayı gidin bu filmi izleyin size o kadar diyorum.


Strays


Bu film de köpeklerin gözünden izlediğimiz bir film ama benim için maalesef biraz hayal kırıklığı oldu. Fragmanı gördüğümde o kadar heyecanlanmıştım ki film için, duymuşsunuzdur belki kendisini bıraktığı için bilmem kaç kilometre yol gidip eski sahibini ısıran bi köpek varmış, onun hikayesi. Ama bu hikaye ancak bu kadar cinsellikle ve +18 esprilerle (bazı noktalarda kesinlikli komik olmayacak bir şekilde) mahvedilebilirdi.. Görsel olarak çok başarılı olsa da, yer yer gerçekten komik olsa da filmin bütününü izlemenizi öneremiyorum maalesef onun yerine instagramdan komik olan kısımları izleyin yeter.

Level 16


Kendilerini bildiklerinden beri bir binada yaşayan, güneş ışığıyla asla temas etmeyen ve temiz olmak zorunda olan bir grup kızın hikayesi. Film boyunca neredeler, bu kızlar ne için orada tutuluyorlar, nasıl buradan çıkacaklar gibi soruların cevaplanmasını beklediğimiz, türünün en iyilerinden olmasa da fena değil diyebileceğim hafif gerilimli bir film. Çok bir beklentiniz olmadan izlerseniz keyif alabilirsiniz ama buna kadar önerebileceğim tonlarca başka film var.


Sisu


Arkadaşımla Fince öğrenmeye çalıştığımız için dile aşınalığımız olsun diye izlediğimiz bir film. Filmi açmadan önce Finceye maruz kalmayı bekliyorduk ama koca filmde 5 dakika konuşma yoktur olanın yarısı da İngilizcedir zaten :D Biz tam aradığımızı bulamadık o yüzden :D Ama film olarak da çok önereceğim bir film değildi. Finlerin bir kavramı var "sisukas" diye. Bizde tam çevirisi yok ama "dirayetli, ilkeli" gibi anlamlara gelen bir hayat felsefesi aslında, biraz onu işlemişler. Tarihlerinde de var olan bir savaş kahramanından esinlenmişler film için ama adamın hayatıyla alakası yok filmin. Bir de çok mantık hatası falan vardı biz izlereken -discord üzerinden birlikte izledik- çok dalga geçtik bazı yerlerle o yüzden önermeyeceğim.


Fractured


Kızını yaşadığı bir kaza sebebiyle hastaneye götüren ana karakterimiz bekleme alanında uyuyakalır Uyandığında kızının ve karısının hastaneye aslında hiç gelmemiş olduğunu öğrenir. Karısı ve kızını bulabilecek mi?

Yaaaniii, izlerken sıkılmadım orası kesin. Ama beni tatmin etti mi orasını da bilemedim. 


Dizi yönünden oldukça memnun olduğum ama film açısından o kadar da övünemeyeceğim bir liste oldu. Filmleri genellikle instagramda kaydettiğim film kısımlarına göre seçiyorum ama çok da o küçük partlara güvenmeyecekmişsin demekki. Bunların yanında bıraktığım bi iki dizi de oldu. İlk sezonlarını öve öve bitiremediğim Strong Women'ın ve The Uncanny Counter'ın 2. sezonları beni çok açmadı maalesef. Belki ilerde tekrar şans veririm ama şu anda kesinlikle değil. Bir de başlayıp bir iki bölüm izleyip bıraktıklarım var, Boss- Doll Mart gibi, Stealer gibi.. 


Siz neler izlediniz bana ne önersiniz?


14 Kasım 2023 Salı

Olan Biten


Aslında yazı yazmayı düşünmüyordum, şöyle bir takip ettiğim blogların yazdıklarına bakıp çıkacaktım ama tutamadım kendimi, ben de dedim geçenki gibi biraz neler olduğundan bahsedeyim, belki izlediğim ve okuduğum şeyleri yazarım.

Önce son yazdığım yazıyı okudum, neler değişmiş bir bakayım diye. Açıkçası bunu seviyorum, buraya önceden -blog yazmaya ilk başladığım sıralarda- özel hayatımdan şeyler paylaşma düşüncesine sahip değildim ama benimsedikçe kendimle ve çevremde olanlarla ilgili yazmaya başladım. Zaman zaman önceden neler yazmışım diye bakıyorum. Ruh halimin, yaşadığım şeylerin, düşünme tarzımın nasıl değiştiğini görüyorum. İlginç bir deneyim oluyor benim için...

Neyse, son yazdığım yazıyı okudum onu yazarken öğrenci değilmişim ve öğrenci olmayı 4 gözle beklemişim. Şu anda öğrenciyim, istediğim alanda olmasa da yüksek lisansa başladım. Hala öğrenci hissediyor gibi değilim açıkçası çünkü derslerim 2 haftada 1 gün şeklinde oluyor. Bu il değiştirdiğim için biraz avantaj oldu ama dediğim gibi çok öğrenci yoğunluğum yok. Dersler de ders ders geçmiyor açıkçası. Hatta derslerde hocalarla muhabbet ediyoruz bile diyebilirim neredeyse.

Dersler için il değiştiriyorum. Çok uzun sürmüyor açıkçası yol ama bir gece öncesinden gitmem gerekiyor -İlk ders çok erken ve o saate yetişebileceğim sabah vasıtası yok-. Ve kalacak yerim olmadığı için bi hastanenin acilinde geçiriyorum geceleri. Benim için bir başka ilginç deneyim daha :D Şaka bir yana çok rahatsız hissetmiyorum bu durumdan. Hatta bu konuyla ilgili hissizim bile diyebilirim. Endişe ya da korku duymuyorum geceyi orada geçirirken, sadece bu hafta sanırım farklı bir yerde kalmam gerekecek çünkü bir önceki sefer benim gibi geceyi orada geçirmek isteyen bir abiyi çok net bir dille uyardılar. Ben kitap okuduğum -ve sanırım hasta beklediğimi düşündüğü- için bana bir şey söylemedi güvenlik görevlisi. 2 hafta geçti üzerinden acaba sıkıntı olur mu, acaba diyorum bu hafta otogarda mı kalsam?

Sonra danışan alma ve işe girme olayları tabii ki askıda. Sözde okuldan mezun olurken danışan alan bir psikolojik danışman olmak istiyordum... Konuyla hiç alakası olmayan arkadaşlarım danışmanlık yapmaya başladı ben hala bu konuda eğitim almanın üstüne geçemedim.. Neyse her şey sırayla.. Ama neyse ki kendimi çok işe yaramaz da hissetmiyorum. Arkadaşımın projesini revize ettik, o beni epey oyaladı. Sonra bir de özel öğrenci(?)m oldu. Ödev takibi yapıyorum, sohbet ediyorum. Saatlik ücretim beni tatmin ediyor ve işimi görüyor. Sadece kendi mesleğim dışında bir konu olduğu için biraz kendi adıma vicdan azabı çekiyorum :D Akademik olarak çok başarılı bir öğrenci değil o yüzden zaman zaman gerçekten öğretmenlik yaptığım oluyor. İngilizceyle boğuşan ben geçen İngilizce anlattım düşünün hahahah

İngilizce demişken YDS hala kabusum gibi, biraz maddi durumumu düzeltip şu YDS kurslarına gideceğim. Başka çarem kalmadı bu konuda. Evde ders çalışmaktan bıktım, online derslerden bıktım. Biraz evden çıkmam lazım bu "öğrenme" işleri için. 

Maddi durum demişken de biliyorsunuz benim maddi durumum da hiç iyi olmadı :D Aslında çok iyi ilerliyorduk bir süredir. Sonra babam aptallığı -babama bu şekilde hitap etmek istemezdim ama yaptığı tam bir aptallık ve açık açık ne olduğunu da yazamıyorum, kimseye anlatamıyorum beni maruz görün bu yüzden- yüzünden 3 aydır falan çuvallamış durumdayım. Maddi olarak iyi gittiğimizden ötürü -her ay asgarisini ödeyebileceğimi düşündüğüm için- biraz kredi kartına girmiştim -eğitimi kartla aldım ve kardeşime de bilgisayar aldık ihtiyacı olduğu için, erkek kardeşim de telefonunu benim kartımla aldı ve aylık ödemeleri benim üzerime yıktı, onu suçlayamıyorum çünkü babam işinde kalsaydı o da maddi olarak zorlanmayacaktı..- Aksi gibi annemin iş yeri araya girdiği için o da tam maaş alamadı.. Kendi kazandığım para da anca eve ve giderlerine yetti -bir de yol masrafıma- falan derken maddi anlamda baya bunaldığım bir dönemden geçtim. Şey diyorum bu ayı maddi anlamda sağ çıkarsak artık zenginiz diyebilirim :D

Yine son sefer bahsettiğim 2 arkadaşımla hala kopmadık. Güzel gidiyor. Onlarla boş muhabbet etmek baya hoşuma gidiyor. Herhalde şu son zamanlarda en çok onlarla hunharca gülüyorum. İyi ki tekrar bu şekilde girmişler hayatıma gerçekten. Yine arkadaşlarımdan, burada da sıkça bahsettiğim Tavuk sonunda geldi Eskişehir'e. 1 hafta kadar kaldı ve epey güzel geçti diyebilirim. Bu arada o evleniyor, kaç yıldır çocukla birlikte ben çocukla yeni tanıştım diyebilirim. Arkadaşım buraya gelince o da buraya yakın yaşadığı için bizle takılmaya geldi. Bu seferden önce 2 defa görmüştüm onu. Birinde arkadaşımın ailesinde kahvaltı yaptık, o zaman hiçbir iletişimimiz olmamıştı neredeyse, sonra da nişanda karşılaştık :D En yakın arkadaşımın nişanlısını bu kadar az tanımak hoşuma gitmedi açıkçası. Bunu da Tavukla paylaştım. Biliyorum ki Tavuğun hayatında kalabilmem biraz da onun nişanlısının -gelecekteki eşinin yani- hayatına dahil olabilmemle ilişkili. O da sağ olsun böyle bir alan açtı. Gerçekten iyi anlaştık, bu biraz içime su serpti. Sürekli yakın arkadaşları evlenen arkadaşlarımdan artık onlarla -yakın arkadaşlarıyla- iletişim kurmakta zorlandıklarını çünkü artık yeni hayatlarıyla meşgul olduklarını ve eşlerinin görüşmeleri noktasında müdahale edici olduklarını söylüyorlardı. Biraz da genelde sevgili yapan arkadaşlarımın gruptan uzaklaşması gelince aklıma böyle bir endişeye kapılmıştım. Zilyon yıllık arkadaşımın sırf evlendi diye hayatından çıkmam hoşuma gitmezdi açıkçası :D

Az önce izlediklerimi yazmaya başladım ve fark ettim ki dünyanın şeyini izlemişim. O yüzden onları buraya eklemekten vaz geçtim yoksa bu yazının sonu olmayacak :D Onun yerine şu aralar en çok dinlediğim şarkılardan oluşan Spotify çalma listesinin linkini bırakıyorum. Keyifli dinlemeler.








20 Mayıs 2023 Cumartesi

Uzaya Fırlatılan Bir Yazı Bu, Öylesine

 

Bugün yazmaya geldim, öyle çok bunalmış hissettiğimden değil, zaman zaman sıkılıyorum ama öyle keyifsiz de değilim. Bu hisleri kabul ettim ve yavaş yavaş bunlarla yaşamayı öğreniyorum. 

Bir terapi eğitimi alıyorum, bu eğitimi alırken kendi sürecimden de geçiyorum desem yeridir. Hocalar hem derslerde teknikleri bizim üzerimizde uyguluyor hem ben terapi hakkında okudukça kendi sürecimi gözden geçiriyorum. Ve bu oldukça keyifli. Bu yaklaşımı üniversite sondan beri biliyordum, çalışmak istediğim alan için oldukça faydalı olduğunu okumuştum birkaç yerde, bu yüzden uzun süredir almak istediğim bir eğitimdi. Yaklaşımı öğrendikçe daha çok seviyorum, gerçi çok fazla öğrenilmesi ve pratik edilmesi gereken şey var bu yüzden şu anlık her şeyi aklımda tutmak zor. Süpervizyon için danışan almaya başladığımda kafamda daha çok oturacak diye düşünüyorum.

Hayatım olduğu gibi yerinde duruyor. Kendimi zaman zaman, hatta sıkça, işe yaramaz hissediyorum ama yine de kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Terapi eğitimi almanın yanında bir de YDS kursuna başladım. Bütün hücrelerimle okula geri dönmek istiyorum. Okulu seviyorum, öğrenci olmayı da. Bir de önümüzdeki ay İstanbul'a geri dönecektik, vaz geçtik. Kardeşim de burada bir fabrikada işe girmeye hazırlanıyor. Sanırım haftaya başlayacak. Hayal kuruyoruz, ben de buradaki okullardan birinde yüksek lisansa başlarım, belki CV bıraktığım bir yer beni işe almayı kabul eder ya da en azından artık danışan almaya başlarım. Bir iki danışanım oldu derslerden dolayı ama artık bunu meslek olarak sürdürmek istiyorum, becerilerim körelmesin diye değil mesleğim olarak danışmanlık yamak istiyorum. 

Sonra.. nerdeyse 5 6 yıldır konuşmadığım bir arkadaşım vardı. Şöyle, biz 3 arkadaştık. Hepimiz anime izliyorduk ve birbirimizle konuşmak zevkliydi. Bu arkadaşlarımdan biriyle ben daha fazla arkadaşlık etmek istemedim açıkçası, çünkü yokmuşum gibi hissediyordum yanında. Bunun benden kaynaklı olmadığını biliyordum, biraz bencildi, ailesini de tanıyordum ve ailesinin benim- ve diğer arkadaşımın- arkasından söylediği bazı şeyleri duymuştum. Sanırım bu sebeplerden ötürü daha fazla yakın olmak istememiştim onunla, liseden sonra iletişimimiz koptu. Diğer arkadaşımla hala irtibat halindeydik, geçenlerde bizi tekrar buluşturdu o. Bu sefer kpop ortak noktamız olmuş. Son zamanlarda kpopla uğraşıyormuş bu şekilde tekrar görüşmüş olduk. İstanbul'a gittiğimde de yüz yüze görüştük. Eskisi kadar içine kapanık ve bencil değildi. Sanırım o da hepimiz gibi büyümüş. Önceden kendi hislerinden bahsetmediği için çok kızardım ona, şimdi daha açık bir insan haline gelmiş. Bu beni mutlu etti açıkçası.

Dizi izlemeye de devam ediyorum. Son yazımdan sonra birkaç online diziye başladım. Haftada bir geldikleri için aşırı zorlanıyorum ama biraz aptalca bir şey yapıyorum. Türkçe çevirisi gelmeden İngilizce çevirisini izliyor sonra tekrar Türkçe çevirisiyle izliyorum. Saçma dedim ama bu sayede İngilizcemin epey geliştiğini itiraf etmem lazım. Hatta bazen Türkçe izlerken diyorum, gerek var mı zaten her şeyi anlamışım :)

2 de kitap bitirdim, roman. Biri "Köpekli Çocuklar Gecesi". Doğruyu söylemek gerekirse hiç beğenmedim. Neden beğenmediğimi uzun uzun açıklamak için şu an aşırı üşengecim ama aranızda okuyanlar varsa yorumlarda tartışmaktan zevk duyarım. Diğeri de "Havada Bulut". İlk sayfasında 2020* tarihi var ismimle birlikte ama okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Belki o da yarım kalan kitaplardan biriydi. Zevkliydi açıkçası, bazen kafam karıştı ama karakterlerin hikayeleri hoşuma gitti. 

Başkaaa, anlatacak neyim var.. hee bunu yayınladığım şu anda doğum günüm var :) İyi ki doğdum :D

8 Nisan 2023 Cumartesi

Mutsuzken İzlenenler Tam Liste


Selamlar, ben geldim.

Yorum sıkıntısını sonunda çözdüm o yüzden, cevaplayamadıklarıma cevap verirken eski yorumlardan bir tanesi çarptı gözüme. Tam olarak "Can yakmakla olmaz hiçbir şey. Kore dizi önerileri ver de izleyelim." demişti. Ben de bugün sizlerle izlediğim dizi ve filmleri paylaşayım istedim. 

Biliyorsunuz bir süredir, hatta belki uzuun bir süredir, psikolojik ve duygusal olarak çok iyi hissetmiyorum. Böyle zamanlarda kendimi beni yormayacak, düşünmemi gerektirmeyecek romantik komedi tarzında diziler izlerken buluyorum. Bu benim için bir iyileşme zamanı. Genelde böyle dizileri 2 gün boyunca minimum uykuyla izlediğimden, güncel tercih etmiyorum o yüzden, bitirdikten sonra 1-2 günü uyuyarak geçiririm ve sonucunda kendimi daha iyi hissederim. Uzun süredir bu döngüye sıkıştığım için ne kadar işe yarıyor tartışılır bir teknik ama sonuç olarak belli bir süre iyi hissetmiş olurum en azından :D. 

Bu yazıyla bu dönemde izlediğim dizileri sizinle paylaşmak istedim. Sıralama yok.

-Bu arada, zaman zaman ciddi şeyler de izledim onlar da var.-


Crash Course In Romance

Kendi ayakları üstünde kalmaya çalışan bir kadın ve yaptığı işte başarılı dahi olsa hayattan keyif alamayan bir Matematik öğretmeninin hikayesi. Kesinlikle tatlı bir diziydi. İzlerken çok keyif aldım. Tabii sonlara doğru bazı yerleri sıktı ama izlemesi hoştu. Tatlı romantik kısmının yanında diziye gerilim ve gizem katan bir olay da vardı dizide, senarist ters köşe yapmaya çalıştı ama artık Kore dizilerindeki numaralara alışık olduğumdan sanırım çok da ters köşe olmadım bu konuda. Yine de güzeldi, sonu da gayet tatmin ediciydi. İzlenir.


Shooting Stars

Dizi sektöründe çalışan popüler bir aktörün ve aynı şirkette çalışan bir görevlinin arasında geçen tatlı bir romantik komedi. İzlerken hiç sıkılmadığım, bir çırpıda bitirdiğim bir dizi oldu. Karakterler -hele başrol çocuk- beni aşırı eğlendirdi. Sadece hüzünlü bir konuya değinmişlerdi bir iki bölüm, o zaman aklıma ben daha lisedeyen intihar eden Shinee- Jonghyun geldi, orada biraz içim burkuldu. Bu arada diğer karakterler de başroller kadar izlemesi eğlenceliydi. 


The Forbidden Marriage 

Bu dizi de yukarıdaki dizinin başrolünde oynayan çocuk var. Açıkçası önce bunu izlemiştim, Shooting Stars'ı izlerken yine fark ettim bu çocuk tarihi diziler için yaratılmış kesinlikle. Ses tonu, mimikleri falan tarihi dizilere çok güzel gidiyor. Neyse, diziye dönecek olursam kralın travması sonucu evlenememesi, evlenemediği için de ülkeye evlenme yasağının getirilmesi sonucunda olan olayları anlatıyor. İzlenmeye değer bir dizi kesinlikle. Tarihi olduğu için "öh ama" dedirten tarafları oldu ama sıkmadı. Başrol kız da çok komikti, 2. erkek de kesinlikle bir 2. erkekti. İzlenir.


Jujutsu Kaisen

Bir dönem animelere de sardım, uzun süredir anime izlemiyordum ve bu anime çok iyi geldi. Kesinlikle izlemelisiniz, gerçi izlemekte geç kalan kişi ben olabailirim. Açıkçası Naruto'ya tekrar mı başlasam diye düşünüp elimin gitmediği bir zamanda, öyle birden esti bu animeyi izlemek. Ve Naruto'dan sonra bu kadar eğlendiğim ilk anime oldu. 2. sezon gelse de izlesek diye dolanıyorum şu an ortalıkta. Dizinin konusunu açıklamakta biraz zorlandım ama işi şeytan avlamak olan bir grup insanı ve bunu öğrenmeye çalışan ana karakterlerin hikayesi diyebiliriz. 


Chainsaw Man


İzlerken eğlendiğim ve tuhaf bir şekilde beni motive eden bir anime oldu. Açıkçası ne yapacağım, hayatta ne amacım var, yapmayı planladığım şeylerin hiçbiri olmuyor falan diye tribe girdiğim bir zamana denk geldi izlemem. Bu yüzden ana karakterin mücadele motivasyonları beni aşırı keyiflendirdi. Kendi kendime sakin ol, kendini ve yapmak istediğin şeyleri küçümseme noktasına getirdi. Bundan galiba Cahinsaw Man'den daha bir keyif aldım. Bu arada yine şeytan avlıyorlar :D


Demon Slayer: To the Swordsmith Village


Animenin bundan önce çıkmış bütün sezonlarını, filmlerini izlemiştim zaten. Bu filmi de Türkiye'ye gelir gelmez izledim. Son sezonun bölümleri artı yeni sezondan bir bölüm gösterdiler. Film tekniği olarak eleştirilecek çok şeyi var, mesela filmin ortasında bize jenerik izletmeleri gibi, ama o son dövüş sahnelerini sinamada izlemek müthiş bir keyifti. Yeni sezon öncesinde, geçmişte olanları hatırlamak için de güzeldi. Ve evet yine şeytanlar var :D


Yeşil Yol

Muhtemelen bu filmi Türkiye'de izlemeyen birkaç kişiden biriydim o yüzden şöyleydi böyleydi demek istemiyorum. Ama sanki biraz beklentilerimi karşılamadı. Kesinlikle çok iyi bir filmdi ama filme çok başka bir beklentiyle başlamıştım o yüzden birden o mucizeleri falan görünce dedim ne oluyor, meğersem bir kitabın uyarlamasıymış. Mesela bunu bilerek izleseydim kesinlikle farklı bir his uyandırırdı bende.


Revenge Of Others 

Klasik, kardeşi öldükten sonra intikam almaya giden diğer kardeş hikayesi. Fena değildi ama aşırı aşırı önereceğim bir dizi de olmadı. Sadece başrollerin uyumu çok hoşuma gitti. Ters köşeyi de yine yukarıdaki sebepten -aynı kurgu- çok düşmedim diyebilirim. Yine de beklemediğim bir durum da vardı onun da hakkını yemeyeyim. 


Weak Hero Class


Yakın arkadaş olma yolunda giden bir grup genci anlatıyor. Hepsinin kendine göre sorunları var ve dizideki birkaç etkileşim dışında mutlu olacağımız hiçbir şey olmuyor. Dizinin sonunda sinir küpü olarak bölümü kapatıyor ve 2. sezon bir an önce gelsin diye söylenmeye başlıyorsunuz. Mutlu etmedi ama güzeldi. Bir de başroldeki çocuğun oyunculuğunun bu kadar gelişmesini beklemiyordum, çok iyi oynadı.


Racket Boys

Ben spor temalı dizi, filmlere bayılırım. Bu da onlardan biriydi. Takım olmaya çalışan liseli minnoş çocuklar. Dizi hiç bitmesin istedim. Weak Hero'da oynayan başrollerden birinin başka dizisi var mı diye ararken bulmuştum, ondan sonra izlemek hele çok iyi geldi. İzleyin yani daha fazla bir şey demeye gerek yok. Gençliğin tutkusu tekrar doğar içinizde.

Move To Heaven


Move to Heaven bu listede izlediğim en eski dizilerden biri olabilir. Ama dediğim gibi lisetede sıralama yok, hatırladıkça ekliyorum. Bu diziyi şu anda hatırlama sebebim ise başroldeki çocuğun Racket Boys'un başrollerinden olması. Racket Boys için demiştim izleyin daha söylemeye gerek bir şey yok diye ama bu dizi de kesinlikle düşünmeden başlanılabilecek dizilerden. Romantik komedi değil, daha derin bir dizi. Babası vefat ettikten sonra vasi olarak amcası atanan -asperger sendromu var ana karakterin- karakterin etrafında şekilleniyor dizi. Bölümler boyunca amcasıyla olan bağın kurulmasını izliyoruz, bunu izlerken de çok ince noktalara değiniyor Move to Heaven. Zira yaptıkları iş ölen kişilerin eşyalarını temizlemek. Son bölüm çok çarpıcıydı, 2. sezonu da olacak bildiğim kadarıyla gelse de izlesek.


Cheer Up (2022)


Başrolümüz para kazanmakla takıntılı bir kız. Onun üniversitede ve sırf para kazanmak uğruna katıldığı amigo klübünde yaşadıklarını izliyoruz. İlk bölümler çok keyifliydi açıkçası ama sona yaklaştıkça diziyi atlayarak izlemeye başladım. Hatta direkt bazı bölümleri atladığım bile oldu. Yine de çok kötü anmayayım sonu güzel bitti çünkü.


Dear M.


Dear M.'de çok önceden izlediğim dizilerden. Klasik üniversite romantik komedisi diyebiliriz. Sadece bana biraz Age Of Youth havası verdi durgun ama sıkıcı olmayan tarafıyla. Ne böyle sizi gülmekten öldürüyor ne de sıkıntıdan boğuyor, tam kafa dinlemelik bir dizi. 


The Boy, The Mole, The Fox, The Horse


İzlediklerim arasında açık ara en sevdiğim yapım bu oldu. Kitap tadında bir kısa film. Düşünmeyin şu anda, hatta bu yazıyı okurken bir sekme açın ve izlemeye başlayın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız. Hele benim gibi zor bir dönemden geçiyorsanız sizi o kadar rahatlatıyor ki, bir film beni nasıl bu kadar iyi anlar diyorsunuz.


Navillera


Yine bu listenin en eskilerinden. Durgun giden ama kesinlikle huzur veren dizilerden. Emekli olup bale yapmaya başlayan bir ajushinin ve ona bale öğretmeye çalışan bir gencin hikayesini anlatıyor. Şu anda bunu yazarken tekrar izleyesim geldi, çok hoşuma gitmişti bu dizi. 


Canavarın Çağrısı


Kendi içinde bir derinliği olan, sanki hakkında ne söylesem spoiler verecekmişim gibi hissettiğim film.. Nasıl anlatsam.. Bir çocuk ve yaşadıkları, ona ağır gelenler, kabul etmek istemedikleri ve aslında çoktan kabul ettiği gerçekler hakkında bir film. Kesinlikle izlenilesi.


Better Days


Bu listenin son filmi olmakla birlikte en son izlediğim film de budur sevgili bloggerlar. Güllük gülistanlık bir film değil, daha iyi günleri anlatan bir film kesinlikle değil ama gelmesi için umut ettiren bir film. Normalde Çinli filmleri çok tercih etmem ama bu önerilesi bir film bence. 


Buraya aldığım yapımlar bunlar ama muhtemelen daha fazla dizi ve film izledim. Sadece hatılamıyorum.. Bir de ya sıkıldığım için ya da o sırada devamını getiremediğim için izlemeye devam etmediğim diziler var, onları bu listeye almadım. 

Böyle işte, uzun süredir bloğa farklı bir içerik yazmadığımdan bugün bir değişiklik olmuş oldu benim için. Bunun bir de kitap versiyonunu yapmak istiyorum ama çok kitap okuduğumdan değil, beni okumaya da teşvik etsin diye. Zira okuduklarım genellikle mesleğimle ilgili kitaplar ya da makalelerden ibaret şu an. Romanlara iyice uzak kaldım, bir sonraki içerik hedefim de bu olsun bari, en azında buraya gelip 2 kitap tanıtabileyim.

Epey uzun bir yazı oldu gibi, sabredip okuduysanız gözlerinize sağlık. Görüşmek üzere :D



Not: Önceki yazılarımda bana destek olan herkese de çok çok teşekkür ederim, burası benim ağlama duvarım, gerçek hayatta duyamadıklarımı sizlerden duymak beni teselli ediyor. Var olun. 




17 Mart 2023 Cuma

her şey ve hiçbir şey


Canım çok sıkkın, anlatabileceğim kimse yok, kötü şeyler olmaya devam ediyor, hiçbir ilerleme kaydedemiyorum, ne yaptığımı ve ne yapacağımı bilmiyorum, sadece yok olmak istiyorum.