20 Mayıs 2023 Cumartesi

Uzaya Fırlatılan Bir Yazı Bu, Öylesine

 

Bugün yazmaya geldim, öyle çok bunalmış hissettiğimden değil, zaman zaman sıkılıyorum ama öyle keyifsiz de değilim. Bu hisleri kabul ettim ve yavaş yavaş bunlarla yaşamayı öğreniyorum. 

Bir terapi eğitimi alıyorum, bu eğitimi alırken kendi sürecimden de geçiyorum desem yeridir. Hocalar hem derslerde teknikleri bizim üzerimizde uyguluyor hem ben terapi hakkında okudukça kendi sürecimi gözden geçiriyorum. Ve bu oldukça keyifli. Bu yaklaşımı üniversite sondan beri biliyordum, çalışmak istediğim alan için oldukça faydalı olduğunu okumuştum birkaç yerde, bu yüzden uzun süredir almak istediğim bir eğitimdi. Yaklaşımı öğrendikçe daha çok seviyorum, gerçi çok fazla öğrenilmesi ve pratik edilmesi gereken şey var bu yüzden şu anlık her şeyi aklımda tutmak zor. Süpervizyon için danışan almaya başladığımda kafamda daha çok oturacak diye düşünüyorum.

Hayatım olduğu gibi yerinde duruyor. Kendimi zaman zaman, hatta sıkça, işe yaramaz hissediyorum ama yine de kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Terapi eğitimi almanın yanında bir de YDS kursuna başladım. Bütün hücrelerimle okula geri dönmek istiyorum. Okulu seviyorum, öğrenci olmayı da. Bir de önümüzdeki ay İstanbul'a geri dönecektik, vaz geçtik. Kardeşim de burada bir fabrikada işe girmeye hazırlanıyor. Sanırım haftaya başlayacak. Hayal kuruyoruz, ben de buradaki okullardan birinde yüksek lisansa başlarım, belki CV bıraktığım bir yer beni işe almayı kabul eder ya da en azından artık danışan almaya başlarım. Bir iki danışanım oldu derslerden dolayı ama artık bunu meslek olarak sürdürmek istiyorum, becerilerim körelmesin diye değil mesleğim olarak danışmanlık yamak istiyorum. 

Sonra.. nerdeyse 5 6 yıldır konuşmadığım bir arkadaşım vardı. Şöyle, biz 3 arkadaştık. Hepimiz anime izliyorduk ve birbirimizle konuşmak zevkliydi. Bu arkadaşlarımdan biriyle ben daha fazla arkadaşlık etmek istemedim açıkçası, çünkü yokmuşum gibi hissediyordum yanında. Bunun benden kaynaklı olmadığını biliyordum, biraz bencildi, ailesini de tanıyordum ve ailesinin benim- ve diğer arkadaşımın- arkasından söylediği bazı şeyleri duymuştum. Sanırım bu sebeplerden ötürü daha fazla yakın olmak istememiştim onunla, liseden sonra iletişimimiz koptu. Diğer arkadaşımla hala irtibat halindeydik, geçenlerde bizi tekrar buluşturdu o. Bu sefer kpop ortak noktamız olmuş. Son zamanlarda kpopla uğraşıyormuş bu şekilde tekrar görüşmüş olduk. İstanbul'a gittiğimde de yüz yüze görüştük. Eskisi kadar içine kapanık ve bencil değildi. Sanırım o da hepimiz gibi büyümüş. Önceden kendi hislerinden bahsetmediği için çok kızardım ona, şimdi daha açık bir insan haline gelmiş. Bu beni mutlu etti açıkçası.

Dizi izlemeye de devam ediyorum. Son yazımdan sonra birkaç online diziye başladım. Haftada bir geldikleri için aşırı zorlanıyorum ama biraz aptalca bir şey yapıyorum. Türkçe çevirisi gelmeden İngilizce çevirisini izliyor sonra tekrar Türkçe çevirisiyle izliyorum. Saçma dedim ama bu sayede İngilizcemin epey geliştiğini itiraf etmem lazım. Hatta bazen Türkçe izlerken diyorum, gerek var mı zaten her şeyi anlamışım :)

2 de kitap bitirdim, roman. Biri "Köpekli Çocuklar Gecesi". Doğruyu söylemek gerekirse hiç beğenmedim. Neden beğenmediğimi uzun uzun açıklamak için şu an aşırı üşengecim ama aranızda okuyanlar varsa yorumlarda tartışmaktan zevk duyarım. Diğeri de "Havada Bulut". İlk sayfasında 2020* tarihi var ismimle birlikte ama okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Belki o da yarım kalan kitaplardan biriydi. Zevkliydi açıkçası, bazen kafam karıştı ama karakterlerin hikayeleri hoşuma gitti. 

Başkaaa, anlatacak neyim var.. hee bunu yayınladığım şu anda doğum günüm var :) İyi ki doğdum :D