21 Kasım 2021 Pazar

Başkasının Gözünden Kendini Nasıl Tanımlarsın?

  


    Uzun süredir bir birey olarak kendimin diğer insanların gözünde nasıl bir ifadeyle canlandığımı merak ediyordum. Şimdilerde cevabını bulduğumu düşündüğüm bu soru son zamanlarda canımı yakmaya başladı. 

    Önce cevap üzerine konuşalım.

    Liseye geçtikten sonra ailemde rolüm biraz farklılaştı. Evdeki parayı idare eden, önemli işleri halleden ve genel olarak evin dışarı ile ilişkilerini düzenleyen bir fonksiyona büründü. Lisenin sonlanması, annemin hastalanması ve babamın evde çok vakit geçirmemesi üzerine bu rollere anne-babalık rolleri de eklendi. Şu anda çok da iyi idare edemediğimi düşündüğüm kardeşlerimin anne-babası olmamın yanına bir süre sonra kendi anne babamın, anne-babası olmak gibi bir hataya düştüm. Üniversite ve evden ayrılmak konuları iyice somutlaşmadan bunu bir güç olarak görürdüm. Daha o yaşlarda ailemde arkadaşlarımdan çok daha farklı bir role bürünmüş ve kendimce işi de iyi idare ediyor olmuştum. Üniversite sınavlarından sonra ışığın sonunda evden ayrılmak görününce içimde bir kaygı oluşmaya başladı. Ben olmazsam ne yapacaklar ya ben yokken birbirlerine zarar verirlerse (sadece anne-baba değil hava yastığıydım aynı zamanda) ya şöyle olursa ya böyle olursa. Onların bana bir bağımlılık geliştirmelerine sebep olmakla birlikte bir de ben onlar üzerinde bir hakimiyet kurarak aslında kendimi gerçekleştirmeye çalışıyordum..

    Uzun hesaplaşmalar sonucunda evden ayrılmanın, onları birbirleri ile baş başa bırakmanın hem sorumluluklarımı hafifleteceği düşüncesiyle hem de onların birbirlerine yakınlaşacağı umuduyla en doğru yol olduğuna karar verdim. Ve sonuç olarak Eskişehir'deydim. Ama işler düşündüğüm gibi gitmedi tabii. İlk yıl benim için bir faciaydı. Yolun sonunda sinir krizleri, endişe, içten içe beni yiyip bitiren öfke ve aile üyelerine oluşturduğum nefretle karşılaştım. Benim bile hatırlamak istemediğim ayrıntılarla sizleri boğmak istemiyorum ama en sonunda mahvolmuş bir vaziyetteydim. Kendimden geçmiş, başkaları için yaşıyor olmuştum. Ailemi içimden dışarı almış, farklı bir konuma yerleştirmiş ve onları orada, kendimi unutarak, beslemeye devam etmiştim...

    Bunun farkına varıyor ama içten içe inkar ediyordum elbette. Sonra yarı-profesyonel bir yardım alma kararı aldım. Üst sınıflardan birinden psikolojik danışma aldım. O süreçte kendimi ailemden ne kadar soyutladığımı, onların gözünde kendimi evdeki bir nesne olarak tanımladığımı- ki bilirsiniz evdeki eşyalar lazım oldukça kullanılır, çok çok özel değilse bu nesnelerle duygusal bir bağ kurulmaz- fark ettim. Evdeki fonksiyonum buydu artık. Lazım olduğunda işlere koşturan, ailesiyle iletişim bile kuramayan ve onlardan nefret edecek boyuta gelen biri. O süreçte yine kendi bireyselliğime ne kadar değer verdiğimi gördüm. Hayallerim hep beni merkeze alan hayallerdi. Yanımda kimse yoktu. Çevremdekiler sadece çevremde olan ben istersem etkileşime gireceğim kişilerdi. Evde yalnızdım, işte yalnızdım, sinamada, cafede, yürüken, koşarken, gezerken yalnızdım. Bunu düşünmek beni heyecanlandırıyor ve coşkuya boğuyordu. Hala öyle gerçi. Bir tek şey dışında.

    Artık sadece ailemin nezdinde değil genel olarak insanların gözünde kendimi bir nesne olarak tanımlıyorum. Neredeyse kimseyle derin bağlar kuramıyorum... Tek bir insan dışında (Tavuk), ve belki biraz da Puf, diğer herkes sanki benimle bir işleri olduğu için iletişim kuruyormuş gibi hissediyorum. 

    Cevap bu. Ben herkesin gözünde "işe yarar bir nesneyim". 

    Bu durum gerçekten canımı çok fena sıkıyor. Artık kurduğum hiçbir arkadaşlık ilişkisini dostane olarak tanımlayamıyorum. Herkesin benden bir beklentisi olduğunu ve bir çıkar uğruna benimle iletişime geçtiğini düşünüyorum. Her masumane gözüken hareketin altında bir şey arıyorum. Arkadaşımın flört olarak tanımladığı bir şeyi ben "yok yavru şu işini yaptıracak da ondan" diye yalanlıyorum. Hayatımı çok etkilemiyor bu durum ama duygu dünyamı yıkmaya başladı. Duygularını uzun zamandır unutmaya çalışan ve yeni yeni bu yapının önemini anlayıp tekrar kurmaya çalışan biri olarak içine düşmek üzere olduğum çukur beni endişelendiriyor...







 

4 yorum:

  1. Böyle bir his içinde olmak gerçekten zor olmalı. Zaten bir anda olan bir şey değil, pek çok şeyin birikimi insana bunu hissettirir. Bir evde mümkün olduğu kadar herkes kendi sorumluluklarını yapmalı. Tek kişiye tüm sorumluluğun yıkılması kötü bir şey.
    Arkadaş çevrem yok benim de. Eksiklik de hissetmiyorum. Çünkü kendilerini oyalayacak başka şeyler bulunca seni unutuyorlar. Senin onlara verdiğin değeri sana vermiyorlar. Sanal ortamdaki, blogdaki insanlarla daha mutlu hissediyorum. Hayatında kolaylıklar dilerim. İnşallah her şey yoluna girer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuklara hiç sorumluluk vermemek kadar kötü bir şey varsa o çocuğa girmemesi gereken rolleri giymesine neden olmaktır gibi geliyor neyseki şu an daha iyi hissediyorum buraya dökülmek iyi geldi. Güzel temennin için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Kendini bulma ve hayatına yön verme yolunda aslında çok büyük bir yol katetmişsin. Yaşarken acıtmış, kenara çekilip kendini görmeye çalışırken daha da çok acıtmış ama en karanlık zamanlar gündoğumunun yakın olduğu zamanlar derler. Kişinin kendi düğümünü farketmesiyle diğer düğümler de ortaya çıkar. Güzel günlerin sana düşündüğünden daha yakın olduğunu düşünüyorum sevgili blogger.

    YanıtlaSil

içinden geçirdiklerini dışa vurmaya ne dersin?